Sahih bir hadisde varit olduğuna göre, ilk defa kan -cinayetler- hakkında dâva görülecektir.
Mükâfatları ilk verilenler ise, dünyada İken göz nimetinden mahrum kalanlardır..
Evet, kıyamet günü ilk defa âmâlar çağrılıp, herkesten önce sizin dâvanıza bakmak gerekir. Çünkü siz buna en çok lâyık olansınız, denecek kendilerine..
Allah onlardan hayâ edip onlara:
Sağ tarafa gidin, diyecek..
Onlar için bir sancak dikilecek ve bu sancak Şuayp aleyhisselâmın eline verilip onlara Lider olacak..
Ondan sonra sayısız nur melekleri gelip etraflarını alacâk ve bir gelin süsler gibi onları süsleyecekler, ellerinden tutup sıratı berk-i Hâtif gibi geçirecekler.. Çünkü onlar, son derece sabır ve tahammül göstermişlerdir.
Bunlara, bu ümmetten ibni Abbası ve benzerlerini örnek verebiliriz.
Bundan sonra yükselecek ses şu olur:
— Nerede, hastalanıp tedavileri uzun süren kişiler?..
Derhal hastalığa yakalanan kişiler huzura gelecek, Allah'a sonsuz selâm ve saygılarını takdim edecekler. AIlah da onları tehiyyelerini kabul ettikten sonra, yine sağ tarafda onlar için yeşil bir sancak dikilecek ve o sancak Eyyup aleyhisselâma verilip onlara lider olacak..
Bu ümmetten hastalığa yakalanıp da sabır gösterenlere, Ebu Talip oğlu Ukeyl ile ve benzerlerini örnek verebiliriz..
Bir ses daha:
—Nerde iffetli ve namuslu gençler? Bunun üzerine dünyada zina yapmamış, her türlü gayr-i meşrû münasebetlerden uzak durmuş tertemiz gençler gelecekler.
Allah onların selâmını kabul ettikten sonra yine sağ tarafa alınıp kendilerine yeşil bir sancak dikilecek ve bu da Yusuf (Aleyhisselâm) a verilecek..
Bu ümmetin namuslu, şerefli, iffetli kişileri olaraksizlere Süleyman oğlu Raşit ve benzerlerini örnek gösterebiliriz..
Bir ses daha:
— Nerede Allah için sevişenler ..
Onlar da derhal Allah’ın huzuruna çıkarılır. Onlara da Lütufla muamele eder ve onları sağ tarafa alır.
Allah yolunda sevişenlerin mümeyyiz vasıfları şunlardır: Sabır, hilm ve dünyevi felaketlere aldırmamak.
Buna örnek göstermek icab ederse hemen Ebu Talip oğlu Ali ve benzerlerini gösterebiliriz.
Bir ses daha:
— Allah korkusundan ağlayanlar nerede?..
Derhal Allah korkusundan ağlayanlar getirilir. Onların göz yaşları, şehit kanları ve alimlerin mürekkebleri ile tartılır, yaşlar fazla gelir.
Sonra emr edilip sağ tarafa alınırlar, ve onlara renkli bir bayrak verilir: Çünkü ağlama şekilleri ve nedenleri farklı ve çeşitli olmuştur:
Kimi Allah korkusundan ağlamış, kimi Allahın rahmetini umduğu için yalvararak ağlamış, kimi işlemiş olduğu günahlardan pişmanlık duyarak ağlamış..
Onların sancakları Nuh aleyhisselâma teslim edilir ve onların liderleri olur..
Bu güzel manzarayı gören alimler ileri atılıp:
— Bunları ağlatan bizim ilmimiz olmuştur! Derler.
Nuh aleyhisselâma hitaben: «Yavaş ol ey Nuh!» sesi ortalığı çınlatır.. O zümre durur. Bu defada şehit kanları ile alimlerin kalemlerinden damlayan mürekkepler tartılır, şehit kanlarının bulunduğu keffe ağır basınca derhal emredilir, onlar sağ tarafa alınır ve kendilerine renkli bir sancak dikilir. Bu da Yahya aleyhisselâmın eline verilir.
Yahya (aleyhihsselâm) onları alıp ilerler. Tam o sırada yine alimler öne atılıp:
— Bunlara cihadın faziletini biz anlattık da oraadaki savaşçılar; önden gitmek bizim hakkımız olsa gerek derler..
Onların bu hareketleri Allahın rızasını mucip olur ve Allah hoşnut olarak şöyle buyurur:
— Onlar (âlimler) benim katımda, peygamberler gibidirler...
Ey alimler! Kime şefaat etmek istiyorsanız, hadi şefaat edin, size şefaat yetkisini veriyorum!
Bunun üzerine alimler şefaat etmeğe başlarlar. Önce kendi aile efradına, sonra komşularına, daha sonra da arkadaşlarına şefaat etmeğe koyulurlar..
Her birerleri bir meleğe şöyle seslenmesi için emir verirler :
«Ey ehali? Falân alim şefaat ediyor. Kim onun bir işini görmüşse, kim ona bir lokma kim ona bir yudum su içirmişse, hadi gelsin de onun şefaatine nail olsun ! »
Bir hadis meali:
«Önce kendilerine kitab verilen peygamberler, sonra peygamberler, onlardan sonra da alimler şefaat edecektir..»
Peygamberler için beyaz bir sancak dikilir ve İbrahimin (aleyhisselâm) eline verir. Çünkü peygamberler içinde en şiddetli mükâşefe sahibi odur!
«— Nerde fakirler?» diye seslenilir. Fakirler getirilir.
— Merhaba ey dünya kendilerine zindan olan fakirler! Denildikten sonra sağ tarafa alınır ve kendilerine bir sancak hazırlanıp İsa (aleyhisselâm) ın eline teslimedlir. O günü, O, onların imamı (lideri) olur.
«— Nerede zenginler?..» diye nidâ edilir. Zenginler de getirilir. Lâkin servetleri hesab edilirken aradan beşyüz yıl geçer. Sonra sağ tarafa alınırlar ve kendilerine renkli bir sancak dikilir ve bu Süleyman aleyhisselâmın eline teslim edilir.. Onlara sağ tarafından lider ogün O, olur.
Bir hadis meâli:
«Dört şey var ki, Ahirette dört şeyle karşılarına çıkılıp susturulur:
Zenginlere sorulur:
— Allah'ın zikrinden ve taatından sizleri ne alıkoydu ?..
— Bize Allah, mal ve mülk verdi ve bunlar bizi kendinden uzaklaştırdı..
— Süleymana sizden daha çok mülk verilmiştir. Buna rağmen, malı onu, Allah’tan uzaklaştırmamıştır, diyerek susturulacaklardır..
Hastalara çağrılıp :
— Sizi Allah'ın taatından ne alıkoymuştur? Diye sorulacak.. Onlar,
— Hastalık diyecekler,
— Siz, Eyyub'dan daha fazla hasta değilsiniz.. Eyyub (Aleyhisselâm) ın hastalığı onu hiç biran Allah'ın zikrinden etmemiştir. diye susturulacaklardır..
Gençlerle köleler çağrılıp, kendilerine:
— Sizi Allah'ın zikrinden, taatından ne uzaklaştırdı? diye sorulunca :
— Güzelliğimiz ve köleliğimiz, diye cevap verecekler; karşılarına şu cevapla çıkılacak:
— Yusuf (Aleyhisselâm) hem güzeldi, hem de köle..
Bu iki vasfı hiç bir zaman kendisini Allah'ın ibadetlerinden menetmedi..
Fakirler huzura alınıp, sizi Allah'ın taatından ne alıkoymuştur? diye sorulunca, onlar:
— Fakirlik... Diye cevap verecekler. Bunun üzerine şöylece onlar susturulacaklardır:
— İsa (Aleyhisselâm) fakirdi. Buna rağmen hiç bir zaman Allah'a ibadet etmekten geri durmadı..
İmdi, bu dört şeyden biri kendinde bulunan kimse bir tezekkür etsin ve ona göre tedbirini alsın..
Resûlullâh (s.a.v) dualarında şöyle derlerdi:
«Allah'ım, zenginlik ve fakirliğin fitnesinden sana sığınırım.,»
Öyleyse (Ey İnsanlar!) İsa Aleyhisselâmı göz önünde tutun! "Ondan ibret alın! Güvenilir kaynaklardan öğrenildiğine göre O, hiç bir şeye malik değildi.. Yünden bir cübbeyi tam yirmi sene üzerinde taşımıştır..
Yolculuklarında yanında bir tesbih, bir tarak, bir testiden başka hiç bir şey bulunmazdı..
Bir gün adamın birisini, el ile su içtiğini görünce, elindeki destiyi de attı. Ondan sonra eline onu bir daha almadı.
Başka bir adamı, sakalını eliyle hilâllarken görünce, tarağını da fırlatıp attı, bir daha onu eline almadı..
İsa Aleyhisselâm öğütlerinde devamlı olarak şöyle derlerdi :
«— Binek hayvanım iki ayağım, evlerim, yer mağaralarım, gıdam yerlerin otları, içecek suyum da yerlerin nehirleridir...»
Gökten inen bazı suhuflarda şöyle yazılıdır:
«Ey Âdem oğlu! İyilik de kötülük de hayatın cilvelerindendir. Kasden veya hataen işlenen cinayetlerde, kefaretle karşılanıp da kısası yapılmazsa bunlardan kaçının! Çünkü bunlar çok büyük suçlardır..»
Büyük günahlar işleyen kimseler için de şefaat beklenebilir.
Onların en şanslıları, bin yıl ateşte yanıp da cehennemden kurtulabilenlerdir..
El-Hasen EI-Basrî (Allah'ın rahmeti üzerine olsun) iki de bir, sözlerinde: «— Ah keşke O adam ben olabilseydim!..» derlerdi..
Malûm olduğu veçhile O, ahiret ilimlerini en iyi bilenlerdendi..
Kıyamette bir adam huzura çağrılır. Terazisi kurulur. Bir sevaba ihtiyaç olur. Yahut da sevap keffesiyle günah keffesi müsavi olur, da bir sevaba ihtiyacı kalır.
Allah ona acıyarak:
Hadi git, sana bir sevap verecek birini bul da, kurtul ve gir! der. Adam bunun üzerine halk arasında dolaşmağa ve bir sevap aramağa başlar. Kime gitti ise cevap hep aynı:
«— Kusura bakma kardeşim, belki mizanım hafif olur da o verecek olduğum tek bir sevaba benim ihtiyacım olur..»
Bunun üzerine zavallı adam şaşkın ve ümitsiz bir halde sersem tavuk gibi meydan-ı arasatta dolaşmağa başlar. Derken arkadan bir ses:
— Ne istiyorsun arkadaş?
— Tek bir sevap peşindeyim. Binlerce sevabı bulunan kişilerin yanından geçtim ve onlardan tek bir sevap istedim de cimrilik ederek bana vermediler.. Ne yapacağımı bilmez bir haldeyim, şimdi.. Ümidsiz dolaşıp duruyorum..
— Ben amel defterime baktım da tek bir sevapdan başka hiç bir şey bulamadım. O bana yaramayacağına göre, onu da sana veriyorum, al da bari sen kurtul.
Bunu aılnca adam çok sevinir ve terazisinin başına gider. Derken bir ses:
«Sana o sevabı kim verdi?..» — Allah herşeyi bilendir, fakat hikmetleri bildirmek için kullarına böyle sorar..
— Felân kimse..
— Benim Rahmetim, lütuf ve ihsanım, seninkinden çok daha fazladır..
Hadi, o sana sevabını veren kardeşinin elinden tut da ikiniz birlikte doğru cennetime girin, diyerek lûtuf ve ihsanda bulunur..
Bakıyorsunuz bir adam, terazisinin iki keffesi de bir.
Bunun üzerine Allah :
— Bu, ne cennetliktir, ne de cehennemlik.. der. Öte yandan bir melek, içinde (Of) kelimesi yazılı bulunan bir sahife getirip, terazinin günah keffesine koyuverir. Ve böylece günah keffesi ağır basar.. Çünkü o, kelime bile ana-babaya isyanı belirten bir kelimedir.
Cehenneme atılması için emir verilir.. Tam o anda Allah'a dönüp
— Senden tek bir dileğim var yarabbi..
— Nedir o tek dileğin, söyle bakalım..
— Ben nasılsa Cehenneme gidiyorum. Babam da orada yanıyor bunu da biliyorum. Ne olur babamın azabını da bana ver de bari babam kurtulsun, niyazında bulunur.
Dünyada ona asi geldin, ahirette iyilik yapmak istiyorsun.. Mademki öyle, dileğini kabul ediyorum ve seni de afv ediyorum, hadi tut babanın elinden de doğru cennetime girin beraber.
Cehenneme giden herkesi melekler durdurup sorarlar: —Çünkü onlar ahiret bilgilerini herkesten daha çok bilirler.—
— Size yardım edecek yok mu?
Onlar teslim olup günâhlarını itiraf ederler. Bu tip kimseler hep birden cehenneme atılırlar..
Genç, yaşlı, kadın, erkek Ümmetin kebair ehli olanlara gelince:
Onlara zebaniler sorarlar:
Sizin yüzünüz siyahlaşmamış, bu kadar güzel yüzlü kimseleri bu ana kadar, buraya gelenler arasında görmedik.. Bunun sırrı nedir acaba?..
— Buna rağmen biz, Muhammed Ümmetinin kötü olan kimselerindeniz..
— Ne olur ey malik, bırak da bizi ağlayalım..
— Ağlayın ama ağlamak, size bir faide temin etmez ki? ...
Nice yaşlı kişiler kendi sakallarından tutup:
«Eyvah! Diye hayıflanacak.. Nice orta yaşlılar «Yazık olsun bizlere ne kötü bir durumdayız!.» diyecekler..
Nice delikanlılar, «Mahv oldu gençliğimiz!.» diye haykıracak !.
Derken Allah tarafından bir ses duyulacak :
«— Ey Malik! (Cehennem gardiyanı) Bunları Birinci kapıdan içeriye al!» Bunu duyduklarında hep bir ağızdan:
«Lâ İlâhe İllallah!» diye bağıracaklar.. Bunun üzerine Cehennem onlardân beşyüz senelik yere uzaklaşacak..
Onlar yine ağlamaya başlarlar. Bir ses daha:
«— Ey ateş yakala onları! Ey Malik, tut onları birinci kapıdan içeriye sok!»
Ateş gök gürültüsü gibi bir gürültü çıkararak, kalplere alabildiğine hücuma geçecek.. Malik ona çıkışacak:
— İçinde Kur'an bulunan ve iman kabı olan kalpleri yakma, Rahmana secde eden alınları da yakma!
Yine geri dönerler bir adamın sesini duyarlar, O ses şöyle haykırıyor:
Allah ona:
— Nen var? neden cehennem ehlinin hepsinden fazla çıkıyor sesin..
— Allah'ım, beni hesâba çektin, buna rağmen rahmetinden ümidimi kesmedim. Beni duyacağını, derdime derman olacağını da biliyorum. Bu yüzden haykırmağa ve sana yalvarmağa başladım.
— «Rabbinin rahmetinden ümidini ancak sapıklar keser..» Hadi git seni bağışladım, der. Bu suretle Cehennemden kurtulur. Bu sefer de Allah ona:
— Şimdi cehennemden çıktın, hangi amelinle cennete gireceksin? diye sual eder.
— Yarabbi cennetinden çok az bir yer isterim, fazla istemem, diyecek.
Tam o sırada kendisine güzel bir ağaç gösterilip denecek ki:
— Bunu sana verirse, fazlasını ister misin?
— Hayır! O ağacın meyvasından yeyip, gölgesinde gölgelendikten sonra kendisine başka bir ağaç gösterilerek :
— Bunu daha mı sevdin? denilecek..
— Evet!
— Peki bunu sana verirsem, başka ister misin?
— Hayır... Derken ondan daha güzel ve mükemmel bir ağaç gösterilecek:
— İster misin, bunu da sana vereyim... Şayet verirsem bundan başkasını isteyecek misin? Sorusuna:
— Evet, ver.. Verirsen bundan başkasını istemiyeceğim, diyecek..
Bunun üzerine Allah ondan hoşnut olarak cennetine koyacak.
Akılları hayrette bırakacak, zihinlere durgunluk verecek ahiret hikmetlerinden biri de şudur:
Cenab-ı Hakkın huzurunda, yüz binlerce kişi, sanki bir kişiymiş gibi, bir anda hesaba çekilir..
Allah onların hepsini, sanki bir kişiyi muhasebe ediyormuş gibi, kimsenin kimseden haberi olmadan, yekdiğerlerinin ahvaline vakıf olmadan, bir lâhzada aynı anda ve muhakeme edecek..
Böylece: «Yaradılışınız ve dirilişiniz, ancak bir kişi gibidir..» meâlindeki âyetin sırrı zahir olur.
O şanı yüce olan Allah'ı tesbih, tenzih ve tehlil ederim ki, birinin hesabını görürken diğeri farkına varmaz...
İşte melekût sırlarından akılların idrak acayip sırlarından biri de budur!..
Kıyamet günü adam, oğlunun yanına gelip şöyle der:
— Ey oğlum! Biliyorsun, ben seni büyüttüm, yetiştirdim. Sana yedirdim, içirdim, giydirdim. Küçük olduğun için sen bunları yapamazdın.. Sen küçükken sana gelecek fenalıkları önleyemedin de ben seni korurdum ve sana gelecek kötülükleri de önlerdim..
Kıyametin felâketini, dehşet ve üzüntülerini kendi gözlerinle görüyorsun. Babanın günahları çoktur. Bir tanesini al da yüküm hiç olmazsa hafiflesin..
Bu teklifi uyan çocuk babasından yüz çevirip kaçacak..
Anne yavrusundan, yavru annesinden, kardeş kardeşinden, koca karısından, karı da kocasından kaçacak:
« (Evet) kişinin kaçacağı gün: biraderinden anasından, babasından, karısından ve oğullarından..» (1)
İşte çocuk babasından kaçarken, benim senden daha çok ihtiyacım var diye babasını başından savacak.
Bir hadîs meâli :
Kıyamette insanlar çıplak olarak haşr olunacaklar. Aişe:
— Ne ayıp şey, insanlar birbirine bakarlar.. deyince Resûlullah (s.a.v) şu âyeti okudu:
«— Herkesin o gün, kendisini meşgul edecek işi vardır..» Bu sözüne şunu da ilâve etti: «Kıyamet gününün dehşeti çok büyüktür. Kimse kimseye bakacak halde değildir..»
Herkes yerinde istikrar edince, bir siyah bulut görünecek ve yayılmış sahifeler yağdıracak. Mü'minin sahifesi gül renginde olacak. Kâfirinki simsiyah bir renkte olacak..
Sahifeler (amel defteri) kiminin sağından, kiminin solundan verilecek bu kimsenin isteğine terk edilmiyecektir..
Cennete, yetmiş bin kişi hesapsız girecektir: Onlara terazi kurulmayacak, amel defteri verilmiyecek, yalnız üzerinde (Lâ ilâhe illallah.. Muhammeden Resûlullah) yazılı olan bir beraat sahifesi verilecek ve şöyle denecek:
Bu, felan kimsenin, cehennemden kurtulup, cennete girmesi için verilmiş olan bir beraat sahifesidir!..»
Böyle bir müjdeye nail olan kimsenin elinden bir melek tutup arasat meydanını :
Bu falan kimsedir, günâhları tamamen afv edilmiştir. Cennetliktir. Bir daha sıkıntı ve üzüntü görmiyecektir! Ne mutlu buna!..» diye dolaştıracak
Kıyamet Günü, Peygamberlerin minberleri ayrı olacak, Âlimlerin minberleri de ayrı olacak.. —Minberler derece ve manevî rütbelere göre ayarlanacak.—
İlmi ile âmil olan âlimler Nur Kürsüsü üzerinde oturacaklar..
Her Peygamber kendi mevkisi ve derecesine göre Kürsü işgal edecek..
Şehitler, salihler, Kur'an okuyucuları, Müezzinler hepsi sırasına göre Misk minderleri üzerinde oturacaklar..
İşte İslâmiyeti kendi ve aile hayatlarında uygulayan kişiler, önce Âdeme, gidecekler sonra bütün peygamberlere baş vurduktan sonra —yukarıda yaptığımız açıklamaya göre— Son Peygamber Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v)’e gelecekler..
Şuna da hiç şüphe yok ki, Kıyamette Kur'an-ı Kerim, güzel yüzlü ve üstün huylu bir adam şeklinde gelip okuyanına, dinleyenine şefaat edecek.
İslâm dini de öyle.. Kendisine sımsıkı sarılanları ahirette savunacak..
(El - İhya) adlı kitabımızda, İslâm dininin Ömer ibnil - Hattab'la olan hikâyesini anlatmıştık..
Evet İslâm dini güzel bir kılıkta gelip, Allah'ın dilediği kimselerin koluna girip cennete götürecektir..
Dünya da çok çirkin beli bükülmüş ihtiyar bir kadın kılığında görünecek.. Ve insanlara soracaklar:
— Bunu tamyor musunuz? diye.
— Hayır, Allah'a bundan sığınırız..
— İşte bu, birbirlerinizi kırdığınız, onu elde etmek için yek diğerinize saldırdığınız dünyadır, diye tanıtacaklar..
Cuma da süslü bir gelin kılığında gelecek.. Herkes başına üşüşecek.
Nihayet o da kendisini kılan kimselerin ellerinden tutup doğru cennete sokacak..
İşte (Ey gafil insanlar!) Allah'ın Rahmetine, Kur'an, İslâm, ve Cuma'nın cömertliğine bakın da ibret alın!..
Bir düşünün: Nasıl onlar insan kılığına girecekler?..
Evet Kur'an ceberuti olarak mevcuttur... İslâm da: Oruç, Sabır, Namaz gibi melekûtî olarak mevcuttur! ..
Ölümle herşeyin bittiğini, iddia eden ve iddiasını haklı çıkarmak için Peygamberimizin Hendek günü söylemiş olduğu:
Eskiyen cisimlerin, fâni olan ruhların sahibi bulunan Allahım!» sözü ile karşına dikilecek olan kimseye sakın iltifat etme!
Bütün bunlar, büyük ilimlere muhtaçtır, kolayca hal edilecek işler ve meseleler değildir..
Bunlara diğer kitaplarımızda işaret ettik.. Sünnet yoluna sulük etmen için, bu kitabın muhtasar olmasını istedik..
İnsan Şeytanlarının, Şeriata soktukları bir takım bid'at ve hurafelere de kulak asma!..
Mü'minleri irşat ederek, Murad yoluna girmelerini temin et ve o güzel yolu kendilerine müjdele!
Allah'dan, lûtuf ve keremi sayesinde, tertemiz olmayı (ve her iki cihanda) başarıya ulaşmayı diliyoruz.
Amin!.. Bize Allah, yeter! Ne güzel vekildir O!
Allah'ın rahmeti, selâmı, efendimiz Muhammed (s.a.v) âl ve eshabı üzerine olsun.
(1) Abese süresi, ayet: 34, 36.
Alemlerin Sırrı, İmam-ı Gazali
0 yorum:
Yorum Gönder