Büyük korku dört yerdedir:
1 — Sûr üfürülünce,
2 — Cehennem, zebanîlerin elinden kurtulup, arasat halkına saldırdığı dem,
3 — Diriliş anı,
4 — Teslim edildikleri dem...
Herkesin hesabı görülüp cehenneme gidecekler yerlerine yerleştirildikten sonra arasat meydanında, mümin, müslim, sıddık, şehid, salih, ârif mürsel kişilerden başka hiç bir fert kalmadığı zaman Allah onlara şöyle seslenecek :
— Rabbiniz kimdir ?
— Allah...
— Onu tanıyor musun"
— Evet!
Bundan sonra Arşın sol tarafından yedi kat denizleri baş parmağıyla örtecek kadar büyük bir melek onlara görünüp ben sizin rabbinizim diyecek..
— Hayır, sen bizim rabbimiz değilsin, diye mukabele edecekler..
Bu sefer, arşın sağ tarafından baş parmağı ile ondört denizi biranda örtebilecek kadar büyük bir melek görünüp..
— Ben sizin Rabbinizim, diyecek.. Fakat onlar, ondan da ötekisi gibi rablerine sığınacaklar..
Allah'ın cemalini görmek için sabırsızlanan O seçkin müminlere, Allah bildikleri, duydukları, öğrendikleri şekilde tecelli edecek.
Ve onlara tebessüm edecek.. Hepisi onu görünce tazim maksadıyla secdeye kapanacaklar.. Allah onlara:
— Hoş geldiniz, deyip onları alacak, sıratı geçirip doğru cennete iletecek..
Sıratı sırasıyla şunlar geçecekler:
Kendisine kitab verilen peygamberler, peygamberler, sıddîklar, muhsinler, şehitler, müminler, arifler...
Ondan sonra müminler şu şekil sınıflanacaklar: Yüzü üstü sürünenler, ârafda mahbûs kalanlar, imanın tamamından mahrum kalanlar, sırat (köprüsünü) tam yüz senede geçebilenler.. Sırat köprüsünü tam bin yılda geçebilenler..
Bununla beraber Rabbini görenlerden hiç bir ferd ateşde yanmıyacaktır..
Muslim, mümin, muhsin gibi seçkin zümreye gelince; Onlar kurtulanlardandır..
Açlık, susuzluk, yorgunluktan ciğerleri parça parça olacak, doğru, Kâseleri gökteki yıldızlar kadar çok olan, suyu kevser nehrinden olan, uzunluğu İlya'dan San'aya kadar, genişliği de Adenden Yesribe kadar olan bir havuzdan kana kana su içecekler, yorgunluklarını giderecekler..
Böylece Resûlüllâh (sellellahu aleyhi vesellemin Minberim, Havzımın üstündedir!) sözünün sırrı zahir olacak..
Bundan mahrum olanlara gelince:
Bunlar sırat köprüsü başında, günahlarına göre bekIiyecekler:
Çünkü nice abdest alanlar var ki, abdestini doğru almamıştır, nice namaz kılanlar var ki namazlarını, adet yerini bulsun diye kılmışlardır
Yani huzu ve huşusuz namaz kılmışlardır...
Namazı, önünden bir karınca geçse bile ona bakacak kadar duygusuz ve laubali şekilde kılanlar, mutlu olabilirler mi hiç?..
Arifler öyle mi ya? : Namaz dahilinde, onların elleri, ayakları kesilse bile, Allahdan korkularından bir santim bile kımıldayamazlar..
Emirlerin birinin yanında bulunan kimse, meclisin huzur ve ahengini bozmamak için, kendisini bir akrep soktuğu zaman kımıldayamıyor da nasıl olurda Kâinatın Halikının azameti, heybeti ve Ceberutî karşısında ilgisiz kalabilir?.. Kımıldayıp sağa sola bakabilir?..
Zalim olan kişi, yarın kıyamette Allah’ın huzuruna çağrılıp sorulacak:
Mazlum yakasına yapışıp ondan davacı olacak.. Bende bundan hakkımı isterim diye tutturacak..
Mazluma şu tarafa bakar mısınız, diye bir ses duyulacak. Birde ne görsün, muazzam bir köşk bütün güzelliği ile önünde duruyor.. Yine bir ses:
— Bunu satın almak ister misin ?
— Param yok ki!..
— Senden para isteyen yok ki... Senden sadece şu zalim kardeşinden davacı olmamanı, ona hakkını helâl etmeni istedik.
— Tamam, kabul ettim, Allahım diyecektir, mazlum...
İşte bu Allahın, kendisini tanıyan zalimlere lütf ettiği bir kolaylıktır.
Allah: «AlIah daima kendine dönenleri (ve çok tevbe edenleri) cidden yarlığayıcıdır.» (1) buyurmuştur.
Ayetteki, (Kendisine denenleri) nin mânası, günahdan vaz geçip bir daha avdet etmiyenler, demektir.
Devvâb, Davud aleyhiselâma olduğu gibi, bir çok peygamberlere de tesmiye edilmiştir.
(1) İsra sûresi, ayet: 25.
Alemlerin Sırrı, İmam-ı Gazali
0 yorum:
Yorum Gönder